22 Mart 2011 Salı

Yüksekten Düşerken




gece başından dumanını kaldırdığında
ve kapattığında kanlanmış gözlerini
düş düşlerime

aralıksız
ağaçsız orman gibi
çıplak dokun hislerime


biliyorum
beni astral seyahate rezervasyon yaptırmaya
zorlayan,belirsizlik ışığı gözlerin değildi
sensiz olur mu,bu gözlerini andıran deniziyle terkedilesice şehir
bilemiyorum

onsuz olmaz deme onsuz olmaz deme
imgeler birbirini öldürmeden
nolur düş düşlerime nolur düş düşlerime

ismin sanki fransızca öpüşmek gibiydi
ya da ispanyolca özgürlük
ingilizce aşık olamamıştım sana özür dilerim
dalgalanan manikliğimle alakalı olmalıydı;
kan renginde ojeli tırnaklarına kaçak inşaat dikip
en üst katında intihar provalarında
sürekli adını sayıklamalarım
bilemiyorum isminin baş harfi N? idi

bilemiyorum deme bilemiyorum deme
nolur
sadece
düşlerinden dahi olsa
düş
düşlerime
düş düşlerime


çok özledim be Nikki

gökyüzüne bakarken özellikle sabaha karşı
beni görürdün kanım şarapla cilalandığında
yeryüzündeki bütün çiçeklere belki sana benzer diye
sadece bakardım

uçarken
yeşillikler renklere uzanırdı
saçmalardım uzaktan da olsa gülerdin
düşerken
paranoya dumanında boğulur
uçmanın sahte olduğunu sana göstermeye çalışırdım
inanır asla denemem derdin
kimyasala bulaştığını öğrenince
sadece ağladım..

II.

anılar zamanın yakıcılığını körüklerken,
yapayalnız; kentin ortasında dualara küskün bedenim.
Tanrım sen de unuttun beni,
kutsal kitaplarda çelişkileri ayıklıyorum diye mi?
haksızsam affetme - amen.

cismi yok yaşadığım yerin
soyut bile değil
şakaklarımda haykıran alkol sesleri
sessizce tenhaya bırakıyor;
harman kalmış ümitsizliğimi.
ruhum şarapla şahlanırken
fezaya süzülen fikirlerim beni dinlemiyor
camiden çıkıp kilisede şarap içer gibi
delirmiş bedenlerden sahile atılıyorum

cebimde sadece senin mavi gözlerin
o gözler beni irşat etsin - amin

dertli gölgeleriyle selam çakıyor bulutlar
ağlamaklı tonda çişelettiriyor yağmuru
ve gökkuşağı;Tanrının çizimi,güneşin
yağmura karşı renkli zaferi
kovuyor bulutları rüzgar,içimdeyse nicolove

güneş bileklerini gösterdiğinde duruyor zaman
sen kime sevdalandın da kestin bileklerini
ey güneş
ay'a mı tutuldun yoksa
kendimden geçiriyor beni soğuk bakışlı güneş
ve mabedimde çan yerine kutsal şarap sesleri
sırtımda kamçılanan heybetli maşuk marmara

bağırsam uçacak sanki şişeye sıkışmış dirimim
Tanrıya küskün silüetim haramı etine bastırır
ama helaldir kustuğum şiir ve diğerkam çığlığım

huzura bulandırıp hüzün kusturan şarap
çelişkilerimi boşluğumla toprağa göm ve kutsa beni
-amen

şarap kokuyor önüm arkam sağım solum
seni anlatırken kendimden geçmelerim
sarhoşluğumdan değil; sarhoşluğudur güzelliğinin
sensiz ben aymaz,ayyaş,kafir ve defoluyum...

Ekrem Emre Ünlü

0 yorum:

Yorum Gönder