20 Eylül 2010 Pazartesi

Sarhoş İstanbul/um Ben/im




lacivert şarap kokulu esrik denizle
sefih sahilin aymaz ayyaşlarıyız bu gece
şerefe

damarları şarapla cilalanmış tütün kokan istanbulum
bekaretini sonbaharda kaybeden yaz gibi şaşkın ve masum
kırmızı tangasıyla müheyya bekleyen fahişe gibi mazlum
cesaretini yazın kaybeden sonbahar gibi mazlum ve masum
bedeni kirli ruhu tertemiz mukaddes istanbulum
şerefine

/daha çok şiir yazardı belki octavio paz
ya da şiiri erken terketmezdi rimbaud istanbulu görse/

bizlerse;yani ben ve ben
ellerimizde şarap şişeleriyle
deliliğe yelken açma vakitlerinde
istanbulun bütün sahillerinde
göze batma eylemlerimizi isteyerek yapmayız
çemkirmeyiz de kimseye zararımız sadece ciğerlerimize

/yollarda büyür sokaklara düşer sarhoş aforizmaları
meyin vecdiyle duvarlara kazılır delinin aşk naraları/

(-heyhat
şiir yolundan saptı
irşat et şiir tanrısı
yoksa bu sarhoşluktan mıdır?(
-yolundan sapan şiir değil sensin dedi
şiir tanrısı
ve delirmeye devam ettim)

kalbimde kırmızı bir leke hissettim kara değil
yoksa bu şaraptan mıdır?
şaraptan değil dedi şiir tanrısı aşktan
istanbul aşkından belki
ama aşktan olduğu belli
şerefe sevgilim istanbul güzelliğine
dedim ve delirmeye devam ettim....

Ekrem Emre Ünlü