23 Aralık 2010 Perşembe

Altı Üstü Gerçeküstü


kaskatı kesilen kalemin ucundaydı şiirin kaderi:

geceyi esrarlı amber kokular durduruyordu
ve beynimde ısrarla uçuşan ihanet kokulu kadınlar
saat 04.12 - duygusuz gece nöbeti

zamanı tersten okurken namaza başlayan
cübbeli papazın sakalına konan kelebeğin
kanatlarından tesbih yapmaya kalkan
delirmiş bir derviştim kanı kaynayan

..ve mor kanatlı uçan filler
balonlarda akrobatik hareketlerle sevişirken
gökyüzünü panayıra çevirmişlerdi..

rüzgardan savrulan yağmur kokulu kelimeler
vahiy gibi inmeye başladığında kaybolmuştu toprakta

kayıp kelimeleri
arasan
görsen
baksan
yaksan
kanatsan çıkartabilir misin ki

o kayıp kelimeleri tekrardan fırlatmak gökyüzüne
çölde eskimoyla breakdance yapmak gibi

/o kelimeleri bulamazsan
delirirsin dedi
ilham perileri/

kibirle kibrit çakarken
karabiber koklayan sinirli
sigara izmariti kılıklı
ifriti tasvir ederken
anlamıştım zaten delirdiğimi

/Le Le Le dadaïsme
niye gittin tütüne/


dadaizmin bağrından kopan
sürreal söylevlerle devşirilen
uçan fil temalı şiire
imzayı düş fırçasıyla atan
ellerin manikliği
erotik bir şiir yazsaydı
masturbasyon yaparmıydınız mısralarımda?

ayrıca;
aklım beni terk etmedi
ben aklımı terk ettim

seni hala seviyorum nicola

Ekrem Emre Ünlü

7 Aralık 2010 Salı

Rüya


iliklerime işleyen boşluğu dinliyorum
montmarte tepesinde çıplak vücudun
zihnimde resmedilirken bütünleşiyor nefesin nefesimle
kanatırcasına öperken dudaklarını
damlıyor kan yerine bordeux şarabı
iliklerime

saçların ne kadar da yakışıyor bu şehre
hele gözlerin ve göğüslerin
ahh clementine
bildiğim tek fransızca cümleyle
fısıldıyorum "je t'aime"
perilerin tükenen ilhamına dinletirken "la bohème"

yeditepede sıçrayarak uyanıyorum
kan kokusu featuring deniz kokusu kulaklarımdayken
irkiliyorum; güzel clèmentine kanlı hatırayla
bileklerimde

aşk ne kadar da çok yakışıyor bu şehre
kadınların gururlu bakışlarına saklanan
ince kırışıklıklarına tüneyen olgunluk gibi

sonbahar depresyonu gibi çöküyorsun zihnime
galibi belli olmayan kanlı bir aşkın belirsizliği gibi
kimsin sen clèmentine?
gerçekleşmesi mümkün olmayan bir hayal mi?

rüyalarda saklı kalmış bir şarkısın belli ki
adı aşk kokan
la bohème...

Ekrem Emre Ünlü

3 Aralık 2010 Cuma

Galli Güzele Gazel


sahne:dumanlı kentin illegal köşesi
asfaltlarından acı fışkıran..

soundtrack:damian marley - there for you

akşamın kızıl karanlığında
yüzümde şehrin gergin gölgesi
ellerime sinen kenevir kokusuyla
durur (y)akıcı zaman
yanımda bir tek beraber uçtuğum martılar

içime çekerim acı coşkusunu son baharın
ustura gibi keser yılgın nefesimi
nabzım yükselir
beyin hücrelerim ölür
güneş içine kapanır

ve ağaçlar neden bu kadar üzgündür?

-çünkü çiçeklerin ölümüne yas tutarlar

yani sen ölüsün my welsh flower

ben seni sevmeyi ibadetim bellemişim my sunshine
nasılsa sakallarım uzun papaz olur yas tutarım kilisede

üzerimde eğreti ceket gibi durur sensizlik hırkası
kıyamam onu çıkarmaya omzumu sürekli acıtsa da

bir şiir büyür ellerimde
sense ufalanırsın
this doesn't make sense
ve ağlarım ağlayamayan bir palyaço bile olamadığım halime

anlarım her çiçek solar eninde sonunda
ben de ağaç olup intihar ederim sonbaharda...

Ekrem Emre Ünlü

22 Kasım 2010 Pazartesi

Fo-septik


gerçekle karışık hayal yağdıran düşlerden kalkıp
foseptik kokulu septik inançlarıma küfür ederken
düştüğümü hissettim yükseldiğimi sanıp

hpv gibi bulaşıcı içi boş paranoyaların kökünü kuruturken
menzilime dökülen serapları sigaraya sarıp
bütün çelişkilerimi dumana katan şiirin
imgelerine asıyorum kendimi
ellerimde kanayan zehirli kelimeleri içip

tabutuma siyanür damlatan
sözlerin sessizliğinde
ruhumu şarapla yıkayan
ellerin kesifliğinde
arınıyorum taze günahlarımdan

gözlerimin içinde azrail nöbet bekliyor
bakacağım ilk kişi ölümle burun buruna
oysa kimseyi öldürmek istemiyorum
aynaya bakıyorum mecburen
cehenneme rezervasyon yaptıran
günahkar yanıma imanım sövüyorken

gün yüzüne çıkmamış günahlarım zulama sığmayacak kadar geniş
avuç içlerimi terleten panik ataklar kadar karanlık

tökezlemeyen peygamber sabrımdan damlayan gün ışığı
saydam inançlarımı gizleyemiyor
ve bilemiyorum Tanrı kendini neden gizliyor?

Ekrem Emre Ünlü

28 Ekim 2010 Perşembe

Kutsal Otlar Tarlasında Düş Kurutmak


güneşin de soğukluğu hissedilir karamsar köklerinde
kutsal otlarla yontmadığın nihilist düşüncelerinin

mor dumanların yükseltiği metruk düşler
tribal anksiyete ihtiva eder sancılarla
savruk kentin tenhalarında güneş bize küser
kapanmaz ağır yaralar geçici translarla
duvarların depresyonla kavi sıvalandıysa

bereketli tarlada illegal ekilen tohumlar
mutedil seyahatlar yaptırır bedenine düşler ülkesinde
kekik kokulu yeşil ezgili şarkılara dönüşür şiir
ritimler aksak serpilir sihire dönüşür sessiz notalar

/şiir ferahlatıcı otlar kokmalı bazen
dost olmalı hecelerce karanfil ve fesleğen
kokularını sindirirken muğlak dizelere
karamsarlığı bıraktırmalı yazan ellerde/

oysa kapanmaz ağır yaralar geçici translarla
güneş bize sırtını dönmüş küsmüş bir kere
peki ya hayaller de bize küser mi tarlamızda?

Ekrem Emre Ünlü


20 Ekim 2010 Çarşamba

Delirme Seansı


içimdeki öteki benlerle tanışmak için delirme seansı düzenliyorum
kafamda kız kulesinde kendini beceren bir kız kurusuyum
gözümdeki balkondan dışarıyı gözlüyorum;martılarla sevişiyorum
düşüncelerim nasırlaşmış kelimelerden ibaretim
din-lenmek istiyorum inziva odasında artık rastafarianım
inziva odası Bob Marley'in jointi kadar aydınlık
kafa yapıcı hiç bir madde yok şiir huzursuz;belirtisi delirium
manik depresyonu teğet geçen deli şairler listesinde adım geçiyor
kahkahalarla ağlıyorum

beynimim sağ lobundan soluna geçmeye çalışan düşüncelerimi tek kurşunla vuruyorum
mantıklı ve akılcı düşünmek istemiyorum kelimelerden ibaretim

su sessizliğinde intihar kaplı gece umut enjekte ediyor damarıma gülüyorum
gülünecek halime ağlıyor martılar hepsini gözümü kırmadan öpüyorum

boşluk içinde hiçliğe çelme takıp sır kapılarını aralarken düşünüyorum
düşünmekten vazgeçiyorum
delilik çizgisi buharlaşıyor
tekrar düşünüyorum
delilik çizgisi netleşiyor
özgürlüğe bir adım daha yaklaşıyorum
insanlar bana gülüyor bense kahkahalarla ağlıyorum
içimdeki öteki benlerle vedalaşıyorum
yirmidört yaşımda düşünmekten yitirdiğim aklımı sarkastik yüz maskemle terkediyorum

elveda dünya,merhaba hayat
merhaba dünya,elveda hayat....

Ekrem Emre Ünlü

14 Ekim 2010 Perşembe

Düşlerde Düş/ün


düşlerimde düşünüp taşınmaktan düştüm düşlerimden
düşlerde düşmek,düşüşlerden üşümek;
düşünmekten üşenmek kadar düşürmez
gerçeğin üstüne çıkmak düş-üncelerde;
denizin dibinden bulutlara bakmak kadar sempatik

dadaizm soyuyor safir tümcelerimi
realizm boğuyor mahir tümcelerimi
mahir dadaizm soluyor tümcelerimi
safir realizm bozuyor tümcelerimi

düşündükçe d ü ş l e r im
üşendikçe üşür düşlerim
düşlerim düşündükçe düşürür
derinlere derinlere derinlere
daldıkça deliririm deliririm

düşer düşsel yağmur tanesi
çağıltılı berrak düş kokan
yayılır şiirin kuytularına
paklar kelimeleri her zerresi
saklar gizleri ot kokan

düşlerim düşündükçe düşürür
derinlere derinlere derinlere
daldıkça deliririm deliririm
uçarım delirdikçe uçarım özgürlüğe
uçarım uçarım kaçarım özgürlüğe...

Ekrem Emre Ünlü

12 Ekim 2010 Salı

Romantik Sövgü


Gözlerini yamadığım gözlerimi
yalanlarının hain basıncı kör etti

sen bilinçaltımdaki riyakar sevdalardan kalma
obsesif aklıma sinsice çivilenen kadın
intihara bağdaş kuran kanlı düşler soframda
aç bırakılmış birisin artık
yediğin önümde yedeğin aklımda

tozlu raflarda çürüyen ölü saçların
rahlemdeydi eskiden gözlerimin her gece hatmettiği


ve Tanrı romantik sövmemi emretti
a ve k harfleri arasına nokta serpiştirip
suratına üfledim mum ışığında
oysa belaltı sözleri sevmem bilirsin
yediğin önümde yedeğin aklımda
belimin altını da en iyi sen bilirs(d)in

bilirmisin
etime gözlerini batırıp
damlayan kanımdan şarap yapmak isterdim
ağır depresyon kokan zehiri fondiplerdin belki
(fonda tribal bir şarkıyla)
ve müebbet bad tribe mahkum olurdun
kan ışığında

kubur kokulu
sahte düşlerin satıldığı
kapitalist şehrin illegal köşesinde
kubara bulanıp seni kustum sayfalarca
ucuz şarap ve kin kokulu

sen mum kokulu ölü kadın
ihanetinin bedelini şiirle ödüyorum üstü kalmasın...

Ekrem Emre Ünlü

1 Ekim 2010 Cuma

Ağır Roman


Linç edildi yalnızlığın soğukluğuyla düşlerim
şarap kokulu dumanlı kaldırımlarda
karanlığı kör etti nadasa bıraktığım gençliğimin

/beynimde aşktan bihaber filler sevişirken
hortumlarında yeşil balonlarla -nedense-
cigara dumanı gibiydi aşk
beyin hücrelerimi ahenkle kemiren/

müptezel sevişmeler gibi onursuz bakışlarının katiliydim
tutukladılar beni
cinayet mahallinde unutmuştum ruhsatsız düşlerimi
katilindim artık amansız bakışlarının cezalandırıcı gölgesinde
suç işlemedim aslında seni işledim gözlerime nolur beni affetme

/mecalim kalmadı
cemalim karanlık
celalim haşa
melalim yakar
mealim melal/

kanımda karanfil kokmayan
yeşil ilham ağır duman
ölümdür düşlediğim
ruhsatsız düşüncelerimde
anılarım sayfalarda
özeti ağır roman

Suç işlemedim seni işledim gözlerime nolur beni affetme...

Ekrem Emre Ünlü

20 Eylül 2010 Pazartesi

Sarhoş İstanbul/um Ben/im




lacivert şarap kokulu esrik denizle
sefih sahilin aymaz ayyaşlarıyız bu gece
şerefe

damarları şarapla cilalanmış tütün kokan istanbulum
bekaretini sonbaharda kaybeden yaz gibi şaşkın ve masum
kırmızı tangasıyla müheyya bekleyen fahişe gibi mazlum
cesaretini yazın kaybeden sonbahar gibi mazlum ve masum
bedeni kirli ruhu tertemiz mukaddes istanbulum
şerefine

/daha çok şiir yazardı belki octavio paz
ya da şiiri erken terketmezdi rimbaud istanbulu görse/

bizlerse;yani ben ve ben
ellerimizde şarap şişeleriyle
deliliğe yelken açma vakitlerinde
istanbulun bütün sahillerinde
göze batma eylemlerimizi isteyerek yapmayız
çemkirmeyiz de kimseye zararımız sadece ciğerlerimize

/yollarda büyür sokaklara düşer sarhoş aforizmaları
meyin vecdiyle duvarlara kazılır delinin aşk naraları/

(-heyhat
şiir yolundan saptı
irşat et şiir tanrısı
yoksa bu sarhoşluktan mıdır?(
-yolundan sapan şiir değil sensin dedi
şiir tanrısı
ve delirmeye devam ettim)

kalbimde kırmızı bir leke hissettim kara değil
yoksa bu şaraptan mıdır?
şaraptan değil dedi şiir tanrısı aşktan
istanbul aşkından belki
ama aşktan olduğu belli
şerefe sevgilim istanbul güzelliğine
dedim ve delirmeye devam ettim....

Ekrem Emre Ünlü

30 Ağustos 2010 Pazartesi

N/ikindi vakti aşk


gözlerini gözüme zerk et
bu benim yaşama amacımı sergileyebilir

/yoksa bütün kuşlar kubura bulanan
esaretleri kadar tutsak kokabilirler/

saçlarını gözümün önünden ayırma sevdiğim
bu benim ölümüme delalet olabilir
(yaşama amacıma balta vurabilir)

/şiir
n/ikindi vakti çoğalan aşk
kadar şifreli giriyor içime
............................................
bir mısraya bakıyorum ki
dilim kadar lal ve aslında yok/

biz gökyüzüne komünizmi fılsıldamak
için mi geldik sevgilim?
yeryüzü anarşizmi terorizmle karıştırmayana dek

sen gökyüzü imgelerimden birisin artık sevdiğim
beni anlamasan da/kimse beni anlamasa da
imgelenmiş gökyüzü zulamın pembe çiçeğisin

gelirken mavi gözlerini unutma sevgilim
unutursan intihar mektubum bulunabilir
giderken mavi gözlerini yanımda unutmayı unutma sevdiğim
şiir yazamam ve kalemim kana bulanabilir

ve pembe saçlarını kirpiklerime as ki
gözlerimi her açtığımda kokunu duyabileyim

şimdi susmalıyım artık
bu benim aşkıma nazar boncuğu sayılabilir

muğlak şiirlerim gibi değilsin sevdiğim; için dışın bir....

Dedicated to my Nikki....

Ekrem Emre Ünlü

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Sensizlik Ritüeli


dudaklarımda kaldı mimiklerinin intiharı
seni öpmeye kalkan melal zırhı giymiş ağzımla
senin kalkan kuşanmış bedenine yaklaştığımda

oysa ne çok yaşamıştım gözlerinde
ah ne çok yaşamıştın bedenimin gölgesinde

ben senin fırtınalarda bile savrulmayan yılgılarına vurulmuştum
benden daha kaviydin sözlerinde kaybolmuştum her hecesinde

hüzün kanayan terlerimiz sevişirdi tenlerimizden öte
hüzünsel yolla hastalıklar bulaştırırdık birbirimize
hatırlar mısın?

terkedeli aklımı hatıralar durgun ve münzevi
terkettiğinde,rahlemdeki saçlarındı;
saçlarındı kutsal kitabım
gözlerimin her gece hatmettiği

şimdi sensizliğin yakıcı ritüeli
lanetle kutsuyor bedenimi
gri ceketini giymiş gökyüzü
duman ve alkol kokuyor tan vakti

sensizlik beni senleştirirken nasıl yorgunum bilemezsin...

Ekrem Emre Ünlü

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Ay/yaş gecede öksürük


ne çok harmanım
genzimde katranlaşan tütün kokusu
zorlarken çıdamın kapısını- ayak sesleri ırak
yalnız gölgeler korkak ve aksak
ritimler ritimler ritimler
gürültülü mısralar içinde inişte miyim yokuşta mı?
neresi burası- önümde mağara
mağarada insanlaşan akrepler ve yılanlar
aslında akrepleşen insanlar- mı demeliydim
taş devrinden de geride bazı hayvanlar farkındayım

ne de çok yalan var
düşüncelerin önemi mi var?

kalınlaşan duvarlar var
kalınlaşan duvarlar ama ne duvarları mı?
yalınlaşan şiirlere paralel olmayan duvarlar belki
bu evrene ait olmayan düşünce duvarları mı demeliydim?
kalınlaştıkça ağırlaşan ve dibe vuran duvarlardır kim bilir

mürekkepleşen düşünceler üzeri taşla örtülmüş birer ölü
gibi hareketsizce hareket eder ay/yaş gecelerde
düşüncelerin önemi mi var?

yaşlı bulutlar tıkar ayın düğümlenen boğazını
ölen yıldızların ışıksızca kararttığı havanın kargışladığı
yaslı cenazelerimde gökyüzüne akan sızının düğümüdür boğazımdaki kör düğüm
imgelenmiş gökyüzümün önemi mi var?

Ekrem Emre Ünlü

1 Ağustos 2010 Pazar

Satır Arası Tuhaflıklar(!)


tanrı istedi
ilk dizeyi....
.... böyle olmasını
......belkide bütün şiirin

hızlı yazmamdan başı dönen kelimeler
tuhaf şiirler kusuyor bazen
obsesif şiir bozukluğu gibi
mantıklı düşünüp delilik üretmek; (a)normalliğimin panzehiri(!)

kuralsızlığı da kural edinmeden yazma orgazmı nirvanaya ulaştırmaz belki
ama duygusuz seksten daha zevkli

tarzım çok mu

garip
tuhaf(tuhaf kadar tuhaf bir kelime var mı?)
acayip
ha?

anlayamayanların yaftaladığı postmodernizme ayrıca kafam gire

aynı kelimeleri tekrarlayıp benzer şiirleri çoğaltan kolpa şairler
ucuz imgelerinizle midemi bulandırıyorsunuz canınız cehenneme

o değil de; sonunu getirebilmek bir şiiri
o kadar zor ki;aynı hayat gibi
bazen yazarken yazmak da istemezsin
yaşarken yaşamak istemediğin gibi
bir yolda ayrılır hayat ve şiir
yazmak tatlı gelir de
yaşamak acı verir be...

Ekrem Emre Ünlü

28 Temmuz 2010 Çarşamba

Obsesif Şiir Bozukluğu


Ben umut ektim nifak tohumlu tarlaya
Ben ümit ettim ittifak olumlu hayrola
Ben mürit çektim muvaffak,ölümlü dünyada
Ben ettim sen etme; kayışı koparma

Çok saçma sanma ama bana kanma
Çok açma yanma dada anlam çıkarma
Çok kaçma humma ya da kama bırakma
Çok yaşama cima yanılsama yasama

Takıntılıyım akıntılı sayılı sırlı ummanda
Takıntılıyım yatılı hasılı kirli tufanda
Takıntılıyım akılı pahalı alengirli kafamda
Takıntılıyım yakıtı afralı gri dünyamda


deli dada

1 Temmuz 2010 Perşembe

Aydınlığa Ramak Kala


ağlayan bir şehrin
dumandan grileşen karakterini
dumandan garipleşen şairin
yitik,devrik söylevleri nasıl aydınlatsın
ve aşk kokmayan şehvetli sokaklarını

bel soğukluğuna dolanan uçkurları gevşekçe
kirli kaputlarda
ölü organlarda
biraz kan
fazlaca yalan
paraya tapan kevaşelerin dudaklarında
döner mide bulandırıcı devran

/biz de geçtik bazı yollardan
affeder mi ki yaradan?/

kalemim çıplak
cesaretim ak
ki ben yazdıkça çoğaltırım cefamı
sineye çektiğim hüzünlerimle doğru orantılı

ki karanlıktan aydınlığı doğurtabilendim de; en-el hak
işte yine;

hava kasvetli hüzmesini çekiyor içimden

içimden bir ses aşklaşıyor
seni seviyorumlar yaklaşıyor
gözlerinde buzu serinleten mavi güneşle;
meleği andıran melek kalbime akıyor

kendi kavramını yine kaybeden zaman yılgın hayallerini yüklerken beynime
aydınlat beni gözlerinle;ey mavi güneşli melek

Ekrem Emre Ünlü

17 Haziran 2010 Perşembe

Ölüler Kentinde Kubaran Düşünceler

I.

taze rüzgardan akan
kayıp yağmur tanesinden hallice
kendi kavramını kaybeden zaman
ölü ruhlar kentine
ışığı yavan dahi yaymayan
gaddar güneş gibi yaman
değil köle insan;kuklalar
faşizmin zerk edildiği kör damarlar
katletmiş humanizmi
ben de katledildim
düşünceme demir urgan vurdular
ve boşluk( )

II.

boşluktaki doluluğu farkettiren duman
yarış atı çevikliğinde
kubaran düşüncelerin
fevri sayıklamaları kadar
ani hareketlerle azaları burkulmuş yıldızların söndüğü
dumanın çöktüğü ağırlaşan gecede
toprakta filizlenen düşünce
ışıldatır çağıltılı heceleri
ve gökyüzüne yükselir kalemden kanat yapan heceler
aydınlatır bağrı açık gökyüzümü

gece giysili ölü ruhlar kenti
kavuşur yıldızlara
farkına varamayanlarsa
her daim ölü

Ekrem Emre Ünlü

9 Haziran 2010 Çarşamba

Kadının Saçları

göz çukurlarında yazılı
geçmişinin kavi yalnızlığının
baki yazgısı
gözleri parlak ve baygın
sürmesi nedamet izi
gibi
süslemiş sanki
mor gözlerini
adamı

döşünde açılan çekmecede
-düşünde saçılan- kadının
düştüğü -adamın- düşünden
saçları vardı
düşürdüğü/ ve devşirdiği kadının

her daim gizemli kilidini
vurduğu
ateşini kuruttuğu
kuruttuğu ateşini soğuttuğu
döşünde uyuttuğu
düşünde unuttuğu
çekmecesinde adamın

çekmecesinde adamın
düşünde devşirdiği kadının saçları vardı
gizemli giz kaplamalı sihirli ilaçtı o saçlar
saçlarda çidam otu yemiş atlar koşardı

sabır aşısıydı (adamın) bereketlendiği
kilise cazibesinde kutsallaştırdığı (adamı)
Meryem Ana büyüsünde İsa'lar çoğaltan saçları
adamın ilacıydı
adamı çarmıha geren kadın/ın
saçları...

Ekrem Emre Ünlü

30 Mayıs 2010 Pazar

Masum Ütopya

solgun bahçelerde
dolgun yağmur tozlarının çiçekleştirdiği
toprağın kokusuna düşmüş düşlerin
kanat çırptığı
göğün yedinci katına bulut merdiveni dayayan
uçurtan düşlerin;

huzuru yağmur kokulu
ummanlı tepside
ayağına dikensiz seren
öylece ve
hummalı çalışan karıncaların çalışkanlığında
tenden akan terleri yağmurlaştıran
hurilerin hülyalı bakışları senfonisinde
besteler yağdırtan güzelliklerine
ulaştırdığı
ey masum ütopya

kara bulutların ardından
sana ulaşabilecek miyim?

(iç ses)
-adı üstünde ütopya

(Tanrı)
-neden olmasın?

ekrem emre ünlü

29 Mayıs 2010 Cumartesi

Mutasyon

beton mermer üstünde
bağdaş kuran hayalleri kirleten toz gibi
bulaştı;tembellik,uyku
sanrıların getirisi depresyon
karantinaya alınmış mutluluk
şiirlerimdeki çeşit kadar belirgin
bak şiirsel mutasyon

yazgısı zamana bağlı dizeler
koparcasına kalemden koşarak
ilerleyen yorgun ama ahenkli
akan,solgun ama güçlü kelimeler

artık yok müstakbel plasebo
güneşi damlatıp ayı boğduran bakışlar
artık çok dumandan tıkanmış geniz
sigaraya köleliğe devam eden
iflasın coğrafyasında
alkol derinliğinde ciğer
en azından beş para eden bir ciğer
ilhamı kolayca/istediğinde getiren
yoğun duyguların kıvrak esintisi
işte o/bu ciğerin hediyesi

-Ah beni anladıysan tebessüm ediyorumdur?

ekrem emre ünlü

9 Mayıs 2010 Pazar

Merdiven


içerken loş ışıkta öperken sigaranı
beynin üretir ya en çakırkeyf antidepresanı
(...ve de dalar gidersin be uzaklara...)
işte kıymetini bilmezsin küçük hoş şeylerin
ve büyütürsün içi boş şeyleri
veyahut kıvılcımdan ateş yaratıp
yakarsın büyük umutlarını küçük hırslarınla

alt et egonu
tavana değil tabana vursun kibirin
yarat kıvılcımlarınla-idam ettiğin hırslarından yoksun-büyük ateşini
ama umutlarını yakmadan
ve tabi kıçın kalkmadan

karanlığın iskeletine ateş derisini dikebilirsin
karanlığın külünün evrimidir aydınlığın ruhu

ve sen aciz insan
ancak o zaman kurtulursun
karanlıkta düştüğün cehennem çukurundan
ve ancak ateşinle yarattığın merdivenle çıkabilirsin o çukurdan
başkalarının yangın merdivenine bile muhtaç olmadan

ekrem emre ünlü

29 Nisan 2010 Perşembe

Öylesine

I.

kalem,kağıt,can sıkıntısı
kelimelerin hışırtısı
dizelerin göçebe hayatı
şiirlerin kuralsız işleyişi
sessizliğin ölçüsü
kafiyelerin melodisi
hecelerin terapisi
imge tiryakiliği
loş oda seferleri
kalemle gönül ilişkisi
ebleh silgi şeysi
kapalı yazma zevki

II.

ahenk şiirin matematiği
kağıt kalemin görücüsü
kalem elimin büyücüsü
defter kağıdın şeyhi
kağıt defterin metresi
saat sabahın 5'i
raporlu ilham perileri
bitkin zihin deliliği
bitti bu da delili

III.







vah son bölüm boşsa uyuyorumdur.

ekrem emre ünlü

Saçmalamak için Güzel Bir Gün


gözüme yeşil orman kaçmış
çıkartıyorum,odamda dans eden balıklar
duvarlar yosun ağlıyor,tavandan sarkan sandal var
elime kene yapışmış,delirmek için güzel bir gün

halıda ufak bir delik açılmış
bakıyorum,gökyüzünü kasteden yıldızlar
ay güneşi yağlıyor,kafamdan akan sıcak kar
dilime çene takılmış,saçmalamak için güzel bir gün

örs üzengime çekici batırmış
çıkartamıyorum,kafamda roka yiyen rakı var
ellerim zaman arıyor,kolumu yakan saat dar
belime ağız düşmüş,bağırmak için güzel bir gün

balıma arı kaka yapmış
dalıyorum,tereyağından sakal çeken ayı var
ilhan berk ve ülkü tamer sırıtıyor,kefenimi saran şair var
ruhuma ikinci yeni kaçmış,yazmak için güzel bir gün

ekrem emre ünlü

27 Nisan 2010 Salı

Anarşist Kelebekler


gökyüzünde yüzen renkli bir martıydık bazen
sürüsünden ayrı takılan koyun psikolojisindeki denizde uçan balık misali

türbülansta militarist kargalarla çarpışırdık
turuncu bulutlarda pankartımız asılıydı:savaş yalan

anarşist kelebeklerin isyankar kanatlarındaki
barışçıl rüzgarların terorizm olmadığını bilirdik
sefih hayat sürenlerin kaşkaval ruhlarının
sonsuz boşluğunun,görünmez prangaları olduğunu gördüğümüz gibi

dengesizlik ikliminde ısınan beyinlerimizle üşütmüştük ne yazık ki
sürreal akıntılarda dadaizmin dibine vursak da realisttik aslında/galiba/yok ya

ekrem emre ünlü

25 Nisan 2010 Pazar

Çelişki

hangi tartı ölçer bendeki ağır cefayı?
titrek ellerimde bitmez zelzele
en doğal afetim bulantı
omuzlarım yıkılmış bu genç yaşımda
anksiyete bataklığında üstüm başım çelişki

boşluk çukuruna kapağı atmışım bir kere
gerçeğe ulaşmak isterken
gerçeklerden kaçmışım istemeden
farkına vardığımda bunu
farkına varıp varamadığımın bile
farkına varamayacak kadar
uç noktalarda gezinmişim
kafamda soru işaretleriyle
....???????????????.......
aklımı terk edersem olacağı buydu işte
çok düşünürsen olacağı budur vesselam
gerçi tek yol özgürlükse
delirmek özgürlüktür vesselam

ekrem emre ünlü

14 Nisan 2010 Çarşamba

Ağla


Ağla
Doldur ciğerini
Zifiri duman karanlığına
Ya da dur,yapma
Mahkum olursun pişmanlığa
Dumansız...sadece ağla

Ağla
Çek içine hasretlerini
Tütün niyetine
Kuru kuru gitmez gözyaşların
Meze yap hüzünlerini
Sarhoş ol gözyaşlarınla
Yokluktan korkma
Boşluğa ağla
Aralıksız...sadece ağla

Ağla
Aç gözlerini semaya
Akıt gözyaşlarını yar olsun toprağa
Kapat gözlerini dar karanlığa
Haykır riyakar hayatına
Savrulsun isyanın aydınlığa
Susma sessizliğinin hatrına
Apansız...sadece ağla

Ağla
Heyhat
Ben ağlayamam asla
Benim yerime sen ağla
Abartısız...sadece ağla

ekrem emre ünlü

12 Nisan 2010 Pazartesi

Hayatla Hesaplaşma


hayattan huzur ödünç istedim
karşılığını faiziyle alırım dedi
yalandan huzur verdi
karşılıksız çek yazdım,gittim...

e.emre ünlü

10 Nisan 2010 Cumartesi

Metafiziksel Kusmuk

Cami avlusuna bırakılan kundaktaki bebek gibi
habersiz
kaderinin hangi yönde
örüleceğini bilmeyen şiirlerin biriktirdiği göle
kelimeleri çalıp
şiir tutmasını dilediğim gecede
mor bulutlar ay ışığını kusturdu
ben de kaleme küstümdü

neden mi?
bilmiyorum

bazen
aklımın karanlık gölünde
kelime girdapları
düşünce akıntımı
sinsice içine alıp
mantıklının mantıksız
mantıksızın mantıklı olduğunu
başımı kuvvetlice döndürüp
zorla öğretir
eğer reddedersem,midem bulanır
ve metafikizsel kusarım.

ekrem emre ünlü

Mor Panayır/Şiirofren



I.

ben yazarsam sayfalar melal geçirir manik doğrulmaz
lirik depresif dizelere yeşil reçete yansır
yeşil ilham sebatkar,pejmurde uyaklar göze batmaz
raporlu perilerim hayırdır?

-Ah Muhsin Ünlü olunur,C.Zarifoğlu olunamaz

II.

sen bana bakarsan güneş damlar ay boğulur
kızıla çalar dünya,müstakbel plasebo kana karışır
menşei yaban olan gül hafızama yapışır
her dertte bir bayır dardır

-Ah ne de güzeldir yaban gülü

III.

imge yağdıran kalemim postmodern zehirler
suikastçı silgim ölçülü şiire müstehzi konar-
yıkar,şifreli kelimeler giz'e em katar-
parlar,kaynayan kanımdadır mor panayır

-Ah....ne diyecektim..Hah

IV.

gazi hafızam silik sürreal düşler bulur
ağlatır maziye kazınan yitik gülüşler
riyazet giyemeyen bedenim;nefsimde kambur

-Vah son dize boşsa ağlıyorumdur...

ekrem emre ünlü a.k.a. deli dada