16 Aralık 2011 Cuma

Düş izleri Kısa Filmi



şiir yazdıran mütebessim kadınlar
ve ağlattıran anıları
düşerken sayfama karanlığın sancılarıyla
sövercesine kovmuştu iğneli sözcükler onları
oysa kibar olmak istemişti şiirlerim

şimdi
öyle aç ki ellerim
kime dokunsam aşk zannediyor

düşüşlerimi düşlerimle takas ettiğimden beri
ütopik bir mutluluk sardı dört bir yanımı

-kadın: pardon,bu şiiri burada bölmek zorundayım

"düşüştesiniz bayım boşuna kendinizi düşlerle kandırmayın

-adam:
"beni düşlerimden tanıyamazsınız matmazel
herkesin düş izi farklıdır.."

-kadın:
"anlatım bozukluğu yapıyorsunuz ben saf değilim
şiirsel ifadeniz beni yanıltamaz bu işin piriyim"

-adam:
"bozukluk hayatın bir parçasıdır hayatım
şiir de hayatın ta kendisidir gibi kilişe bir cümle
peyda etmek istemesem de belirtmeliyim
siz şiir denizinin piriyseniz ben de piri reisim"

-kadın:
"bana hayatım demeyin lütfen
laubali insanlardan haz etmem
kabul ediyorum iyi bir şairsiniz
öldürünce yiğidi hakkını yemem"

-adam:"
çok yerinde bir laf ettiniz
yiğidi öldürdünüz
beni öldürdünüz"

-kadın:"
sizi öldürmeye beni mahkum ettiniz
bunu fazlasıyla hak ettiniz
bunu en iyi siz bilirsiniz"

-adam:"
ben ölmeyi değil sizi hak ettim
siz suçlusunuz bana öyle bakmayacaktınız
beni gözlerinize mahkum ettiniz

-kadın: aman neyse terk ediyorum bu şiiri

-adam:"hep aynı şeyi tekrarlıyorsunuz işte
hayatınız neyse üzerine kurulu bir dönence
ama size bir sır vereyim mi
seni çok seviyorum
ve sen benim sıkı bir dostumsun
mellonum"

-kadın:"aslında..aslında ben de seni çok seviyorum"

-adam:"e peki o zaman sorun nedir?"

sorunu yaratan şairden başkası değil..

Ekrem Emre Ünlü

13 Aralık 2011 Salı

Geçmişle Hesaplaşma




yakın geçmiş;beni ürküten boşluk
ah! benliğimi unutturan zehir
yakın geçmiş/imi! Tanrım
ölü bir kadının göğüsleriydi hayat
soğuk psikozlar anksiyetik düşüşler
kutsallaştırdığım şarap,duman;ne büyük gaflet
istikbal;mor nar ağacı bahçesi
ürkütmese de muamma
ürkütse de döneceğim O'na
sevgi kaynağı rahman affet

son kullanma tarihi geçmiş dua
intizar yenilgisine uğratma
intihar yanılgısı hayat
yanıma dahi yaklaşma
yoksa bir karanfil dayarım şakağıma
çelenkler papatya olur korkarsın
azraile selam söylemeyi unutma

alnımda yeni dinmiş buhran çizgileri
ağır geçmişimin gölgesindeyim
bağrımda ağrılı bir hafiflik
başımda buruk zafer sarhoşluğu
kavuşulmamış aşk çizelgeleri
aşka uzak bakışlarım
başka tuzak barındırmayan kaderim
bize sadık duygularımızla yanımda dostlarım
uzun bir seferin ortasındayım
hallelujah

hey alt ettiğim zehirli geçmiş
azraile selam söylemeyi unutma..

ekrem emre ünlü

7 Aralık 2011 Çarşamba

Giz Yok




sözcük sandığında
sıranın dışındaki şiirler
yüksek düşler
heyecanlı lirikler
marjinalliği iplemezler
manik atak geçiren ritueldirler
artık
ben yazarsam sayfalar manik doğrulur
melal geçirmez


ağzı bozuk bir geceden akan duygusuz sevişmelerin
günahı boldur
dili olsa da dans eden perdelerin
resmetse öpüşleri
ruhu tütsülenmiş odada
açık arttırmayla satışa çıkarılamayacak kadar kutsal değil
gerekirse satarız müzayedede
lakin
resmi dili yoktur öpüşmenin
sevabı çoktur


//kırılır bulutlar bile
yağmurla sevişemezlerse
kim yapıştırabilir kırılan gökyüzünü
kırlangıçların yengeçlerle yiyiştiği
absürt yumurtalarıyla bıldırcınlar
beslerken kar tanelerini
proteini bol sürrealizme bu şiirde gerek de yoktur
mu bilinmez//

varsın özgürlüğümüzü lanetlesinler inançlarıyla
en fazla bahsetmeyiz gizli kalır sevişmelerimiz..

ekrem emre ünlü

11 Kasım 2011 Cuma

Tevahhuş




egzotik bir yabaniliğe dönüşüyor sürmesiz gözlerim
bilinci kapalı empati tohumsuz kentin bok-bilmiş andavallarına
şair komandolarını salmıştım ikinci yeni gerillamın
paçoz eleştirilerin kıskanç gölgesine

tek yumruğum havada şeytansız gecenin nurlu rahminde
şiirlerimi okuduğum dumansız odada
beni edip cansever şiirlerinden başkası ışıldatmaz

aniden uzaklaşan dostane bakışlardan
hınç kokan kestane lezzeti garipliği sindi dizelerime
dizlerimin dibinde büyüyen kafiyelerle
hızıra uğrayan alkol gibi çağladı imgelerin dansı
ki yazdığım bazı şiirler anlaşılmaz


o şehvet kokan aşkın kollarından
gotik makyajlar akıyordu sonsuzluğuma
sonsuz soluğuma işlemiyordu anksiyetik aşk
efendiliğimi piçliğime feda ettiğim orospuluktu aşk
çoğu bitmiş rakı sofrasında bozuk meze gibiydi aşk
donuk sevişmelerin zehirlediği
terlerin buharlaşmadığı zevklerle örülü ve aymaz

geceme güneş damlıyor
üstüm başım endorfin ve kalemim boşboğaz..

Ekrem Emre Ünlü

10 Kasım 2011 Perşembe

Mor Panayır Harekatı



kavrulduk, yakında bir karanlık da yok ve
kafalar kırık
oksijen ve karbonmonoksit kardeş oluyor burada
bir yükselip bir düşüyoruz
milyonlarca göğe spermvari fırlatılırken
ölmemek için şeytana diklenemedik
geri dönüş yok
ama boğulmadık
çürümüş birer zombi gibi

hissiziz kenti ele geçiren gösterişe karşı
biliriz kıymet nedir 80'li yılların tohumuyuz
aydınlık koymuştuk siyanürlü düşüncelerimizin adını
günahı, zorbalığı içimize işlerken
yanıldığımızı bilemezdik
şimdi azad ediyoruz karanlığa karşı kendimizi
en güçlü silahımız tükenmez kurşun kalem

güçlendiriyor
tapon toprakları
mor düşlerin bereketi

ve
yetmiyor zaman onlarca anlama
kapılar açan
kapalı şiirleri anlatmaya

düşümde mor panayır harekatı
kulaklarımda o ses:
"don't worry,be deli"..

Ekrem Emre Ünlü

Garfield

......

3 Kasım 2011 Perşembe

Kapalı Şiirler Atlası




savruk bir güneş çarpıyor dilime
sabahın zemheri karanlığını yalıyorum
içimdeki aydınlığı kentin en ücra köşesine
zerk ederken, bulutlar çiçek çakıyor
çocukların elinde silah yerine bilye
gülümsüyorum.

kapalı şiirler atlasına düşüyorum
ne çok kelime var
ne çok anlam
ne çok yaşanmışlık aslında
hepsi de zihnimde asılı
nam-ı diğer mor panayır burası
gökyüzünde balonlarda sevişen filler,okyanusta dans eden mor balıklar
ellerimde tütsülü kafiye kokusu
gülümsüyorum.

göğün kafiyesinden akıyor
şiir nehri
şairler kalemden yapılmış kanolarda
yazıyor şiirlerini
aramıyorlar hiç
bereketli topraklarda ektikleri
illegal tohumların yeşil meyvelerini
üzerimde yok duman kokusu
gülümsüyorum.

deli gömleği giymiş ağaç
kendi meyvelerini yiyor
ama yine de aç
dalını koparıp göğe savuruyor
vah vah
meğer yaprağına aşık olmuş
allah allah
gülümsüyorum.

ovada bir kadın
ne güzel bir kadın
yemyeşil
asil
celtic müzisyeni gibi
kıvırcık saçlarında şiir lekeleri
hala çıkmayan
gülümsüyorum

yerde uçan çakırkey kuş
hafif yaralı
kanatları imge boyalı
gövdesi düz yazıdan çelimsiz
şiirden kaslı
güçlü ve korkusuz
lokasyonu kapalı şiirler atlası
haris akbabalara rağmen
gülümsüyor purple kuş
gülümsüyorum.

Ekrem Emre Ünlü

30 Ekim 2011 Pazar

Deniz




dalgalı şarabi denizin tuzlarında
şiir okuyan sarhoş martılar
kanatlarında jazz nakaratı
denizler sanattır Tanrının ışığında

istavritlerin sesi
esritiyor yavaştan
buğulu bir enigma şarkısı gibi

gözlerime düşen düşün soyut penceresiyle
bağışlıyorum akli dengemi istanbuluma

midye kokularından anlık bir iştah düşüyor mideme
haşişten bile iyi geliyor simit ve bir de katık

düşünüyorum
bana ilham veren birşeyler olmalı
sonunu göremediğim şairliğime yaslarken başımı

düşe iniyorum
öpüşüyorum denizle gözlerim açık

Ekrem Emre Ünlü

29 Ekim 2011 Cumartesi

Mojo



......

21 Ekim 2011 Cuma

İkinci Yeni Dada Manifestosu



Mary Jane kanımda(değil aslında)
sahibine itaat eden köle sabrıyla dolanıp çıkmak bilmiyor
bu meret(şaka)
kapı önüne koyduğum şiirlerim var
özgürüm yine;kendim için yazıyorum
kayıpsam
bir stephen marley şarkısına tünemişimdir
and i forgot you nicola


istemdışı kafiyelerin ardına sıkılmış kurşun gibi akarken dizeler
istemeden kırdığın arkadaşının sesini kalbinde giz aralanırken duyabilirsin

-yeşile bulanmış orkestral şiir gecesi-
zafer; tek düze dizelerden kaçan ellerin
zihinde takılı duran dilsiz kelimeleri esrittiği
gün gelecek

dipnot:
Cannabis sofrasında tüm hücrelerini thc'ye bağışlayan
kanı pis salaklardan toptan kurtulmak gerek

şiir değişik gelince ona postmodern denir her ahvalde
aklın saçmaladığını kalp onaylarsa ona şiir demek gerekmemekte
ama ruhsuz yazdığım şu şiir de bile duygu var ulan
anlayamaz ki andaval marjinal piçler


ah Tanrım
benden adam olmayacak mı
ufak bir rakı saklıyorum gözlerimde
ve kendi menzilimde gördüğüm mor balıkları zehirliyorum
ama üzülmüyorum zaten balıklar aşık da olamaz
aşkı özledim sanırım aşkı özledim ya lan aşkı özledim yalan ah Tanrım!

bu dizedeki görevimiz ne?
damlarken da da damlarken da da da
damlarken kelimeler yaralarımızın sevinçlerimizle kesiştiği
bipolar koordinatlardan
bu dizedeki görevimiz ne? diye tekrardan soracaklar
ve neden bazı kadınlar aşk için girdikleri kalpte kumar oynayıp taş çalarlar
nedeni açık; çünkü eşeğin zikinden dolayı..

Ekrem Emre Ünlü

19 Ekim 2011 Çarşamba

Kokusunun üzerinde şiir taşıyan kadın



zarif bir güneş yaslandı manzarama
uykusunda balkıyan kadını öpünce
tenime yerleşti bir ten lokumu
hislerim uludu; "tanrım bu ne güzel koku"
ellerinin ekstatikliği sarıyor bedenimi
yorulmuyorum dudaklarını okumaktan
düşlerine kiracıyım bu gece
bakışlarındaki inceliğe kıvrılıp uyumuyorum
dudaklarımla gözlüyorum seni

mutsuzluğum birkaç kilo zayıfladı
ellerini dudaklarıma bağışladığında
yorgun hayallerime masaj yapan kokun
sevgime gür bir beste bırakıyor

ve
müzikli gecede o hiç bitmeyen bir şarkı;
kokusunun üzerinde şiir taşıyan kadın..

ekrem emre ünlü

16 Ekim 2011 Pazar

Böcek



unutma!
susarak acıyı susturamazsın
konuşma! boş
bakarak dolduramazsın
sefih boşluğunu

unutulur
un ufak edilmiş düşlerle örülü ağ gibi hayat
akşamın kızıllığına düşen örümcek sesleriyle bezenmiş
yani sessiz..

unutulmaz
yirmi beş yıl boşa çekilen
küreğin sesleri

ve sensiz...

düşümde böcek sesleri.

ekrem emre ünlü

15 Ekim 2011 Cumartesi

Junkie Şiir - Can ki şiir - ki ben değilim high


kabakulak geçirir gece büyür dolunay
kurtadam evrilir içimde
suratımda manik kahkahalar
kah ağlamalar
öylesine sessiz
ölesiye sensiz
şizofrenik şiirler yükselir
ki
ben değilim high

havla
dolunayın yüzü suyu hürmetine
la havle..

kesif,cigara dumanı gibi gecenin üzerine dökülen
boktan burjuvazi sanatı sarıp sarmalar bedenimi
ki
ben değilim high

yıldızlara dokundum
bana tükürdüler..

sonsuz bir hayat azad etti dolunaya
feyzini marihuanadan alan güç
ki
her taraf çilekli
sarhoş karanfillerin dansını izler gibi
coşkuyla kızartıyor burunları çilekler
beyaz ve yeşilin uyumu.. anlayana..

hemşirenin damara enjekte ettiği göğüs uçlarının erotik heyecanının
yaydığı enerji gibi yayılıyorum gökyüzünün derinliklerine
ian anderson dinliyorum göğüslerim kapalı
ki ben değilim high

akrebin yelkovanı zehirlediği delilikte
deneysel dizeler mor panayırda sergileniyor
aklımı kaçırmış olabilirim
ki
kimse bu şiirde benim kadar yalnız değildir

bir kadını sevmemiştim
gitti
ki
kimse bu şiirde benim kadar yalancı değildir.

Ekrem Emre Ünlü

29 Eylül 2011 Perşembe

Karmaşa/şk


sokaklarından yalnızlık akan her şehir
adı gibi bilir ayak izlerimi
sessiz ve derin her düşünce
akıtır şiir ve kesif zehir
kanatır çelişkili zihnimin karmaşasını

gözleri şiire benzeyen her kadın
bir tutam depresyon bırakır beynimin ön lobuna
lucifere yakınlaştırır lsd etkisi veren kar/şıllık/sız aşk

-affet Tanrım..

/belki sevimliyimdir
mor fillere
kor alevler atan
manik bir cambazımdır aslında
sağım haşır solum neşir imgelerle
önümde uzun bir minare/

gecenin yüzüne boşalan erekte şiirler biriktirir
gizemli yanımın erotik kanı
d/iri göğüslü şiirler çalarım
küçük memeli kadınların düşlerinden
iyice anlaşılmalı
sadece naifliğe bulanmış romantik şair olmadığım
bazen ellerimden akan şiir değil sadece kindir

-sanırım bu luciferin işi irşat et Tanrım


huzurun ışığından kaçarım
yılgın sözleri yıkayıp
dadaist kapılar açarım
kağıda

zamanın gövdesinden
gövdeme düşen yaralı an
anlar nefesimden kaçıp nefsime sığınan
karmaşa/şkımı
ki kimseyi delicesine sevmiyorumdur

geceyi sabahla seviştiren ellerimdeki kaosa
dur diyecek olan yine ellerimdir
istese tek satırda
tek aşkımı
öldürecek olan da

oysa
anarşist değildi
saf aşkım

Ekrem Emre Ünlü

22 Eylül 2011 Perşembe

Dönemeç



düş sofrasına otururken kalemi
ışığı yorgun silueti yoğun
nasırlı imgeler devşiren
yırtık zihniyle
deliliğin eş anlamını yazardı
gözleri

sakallarına aşık küpesiz çırılçıplaktı
bıyıklarından rahatsız şüphesiz kaçıktı

kimim o?
kim benim?
ben o muyum?
hangisiyim?
ben kim miyim?
bilemedi o

zihni yırtıktı
yırtıktı zihni
zihni kimdi?
kimdi zihni?
şimdi zihni yırtıldı
imdi zihni kıvraktı
emindi o

sevişmek istemeyen ilham perilerine tecavüze yeltenen
kalemini tek hamlede kıran ellerinden akan merhametin
görüntüsü bozan tek şey kıl tabakasıydı
bazı şiirlerindeki gereksiz betimlemelerden biriydi bu

mutluluk süsü verilmiş bir depresyon
aşık olduğu her kadının buna taktığı
hırkasıydı

-dönemeç-

yükselip göğe çıkmalıyım
biraz pelin otu koysam cebime
zihnimin ağırlığını hafifletirim

depremler olsa çıkmam mabedimden
ateş fışkırsa topraktan
petrol yerine
kılımı kıpırdatmam
sadece
burcum olsa yeryüzünde
tapınırdım Hak'dan
çok ona
aşk verirdim söküp kaburgamdan

çünkü burcum o kadar kutsal ki
her şiirimin dönemecinde
o yükseliyor

Ekrem Emre Ünlü

17 Eylül 2011 Cumartesi

Gösteri


yırtılırken gecenin soğuk teni
ısıtırcasına kanayan tuzsuz yaraları
çıkmaz sokaklarda kaybettiğim siluetindeyim

zamanın gövdesi yaralı
anlar geçse
anlayamayacaklar
seni hep kaybedeceğim

ansız
amansız
bir tren garıdır aşk
vagonları eksik trenleri
ve tahtası eksik makinistleriyle
en büyük aşık delidir limitsiz

-siktir et
göm bütün duygularını toprağa
paslı şiirler yetiştir küfür çanağında
derse şeytan
aldırma

dürtüleri iblise benzeyen
şiirler peydahlanıyor ellerimde

bipolar bozukluğa uğruyor dizeler
damarlarım/da bozuk plak sesleri
-o ne demekse-

hiç bir sevabım yazılmıyor deftere
kilisede namaz kılmış bir soytarı
yım

karanlık sabahın
tek gözle aydınlanamayacak bedeninde
piramidin tepesine
bedduaları yağdırmak isteyip
yapamayan aciz boyun eğiciyiz
fark etmesek de

topluyorum günahları bir bir
sıcak kırmızısında cehennemin
d/üşüyorum


bilmelisiniz
ben hep aşığım
bu acı bir gösteri

Ekrem Emre Ünlü

23 Ağustos 2011 Salı

Zafer



puslu umudun pençesinde
sisli bir ayyaştım ben
her gün çocukluğumun şavkını hatırlardım
şarabın sahte kanatlarında
uyuşarak hatırlardım geçmişin güneşini
maziye yolculuk kök salardı ölümlere

sessizliğin melodisini çalan ıslığım
kimsesizliğin kuytularında ışıldarken göğe
benim vaktimde saat hep yeşile çalardı
ateşle buluşan yeşil,duman olup gençliğimi yakardı

zehirle çizilen yolumda
çelişkili odalar
kandıranların iblislikleriyle doluydu
karanlıkla aydınlanan andavallar
kapatırdı güneşimi

vermeyin artık yeşili bana

bilmezdim
rengarenk görüntülerin sahte olduğunu
pas tutan gecelerin dumanında
tutsaktı paranoyaklık
en sıradışı müptezelliğe

aşardı beni
zihnime çakılan boşlukların
delirten anlamsızlığı
sebepsiz korkuların
kemiren yükleri
taşıyamazdım panik atakları
şükür ki hepsi geride kaldı

güçlüyüm artık;bırakmam ümidimi günahlara

Ekrem Emre Ünlü

22 Ağustos 2011 Pazartesi

Kısa Moda Hatırası


şehirden uzaklaştı tüm nifaklar
sefih sahilde ayyaş hatıralar
rüzgarı çalınan gökyüzü
açtı küflü şarabı yıldızla
bizi ancak köpek öldüren paklar

eskittik yine hücrelerimizi ama
yükselttik ruhu yakamozla

ve bitti şişe kahretsin
sustu gece ay ışığı da
münzevi esen rüzgar
okşadı mayhoş seri
kısa sözler düştü dudaklarımdan

şimdi bu serhoş adam
deliliğe yelken açmak için
"adapazarına nasıl gidebilirim? "
diye soracak birazdan
ilk gördüğü insana
belki de doğduğu yeri özlediğinden

Ekrem Emre Ünlü /2010 - yarım kalmıştı

20 Ağustos 2011 Cumartesi

Gökyüzüne Mektuplar -II-



bulutların ardına sakladım hikayelerimi
her bulutun vardır elbet bir söyleyeceği

düşünmek uzaktaki ustalıktır;uzaklara götürür ruhu
düşünmek; düşe inmektir

düşünürken düş-ünce düşe
mor gökyüzü şenliklerindeydik
ve mor kanatlı uçan filler
balonlarda akrobatik hareketlerle sevişirken
gökyüzünü panayıra çevirmişlerdi
başka bir şiirime düş-ey geçiş yapmıştım uyandığımda
düşmemiştim düşüşe
yüksekteydik.. yüksekte

düşümdeki yeşil katranın içinde
esrarlı yıldızlarla örülü aşk kabuğu;
kırıldıkça,zihni luciferin dikenlerinden
koruyan sihirli kalkana dönüşen
platonik duygu besleyicisi ve
O'na olan aşka giden yolu açan kabuk

yüksekteyiz her daim yüksekte..

dumanlanan imgelerin ahengiyle
yükseğe çıkan her bir şiir zerreciği
yeni dünya düzenine karşı eylemlerini
gökyüzünde planlayıp
yeryüzüne bildiriler göndermeye
and içmişti

-kağıda bakarken bir kez daha bulutlara bak
sihire dönüşmüş kilitli şiirler göreceksin

anahtar kimde?

Ekrem Emre Ünlü

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Gökyüzüne Mektuplar -I-


I.

bulutlara ateş ederek
gökyüzünü öldüremezsin


dört sene oldu delireli
her sabah gökyüzüne mektup yazıyorum
içinde bir fincan şarap ve hayali hollanda tütünüyle
resmedilmeyen hatıraları
resme girmeyen haritalarla bağdaşlaştıran aklımla

la havle vela kuvvete..

yorgunuz ama
morluğa alışkınız
zorluğa giden yolda
raconumuzdur bu da


-"öğrenmelisin;
hayatın gökyüzünde resmedildiğini"
demişti hayali fransız arkadaşım
ve ben hiç fransızca bilmiyorum
ama
öğrenmiştim;
fransızca bilmeden bordeux şarabını
fransız aksanıyla içmeyi
gökyüzünde

II.

Moriella
yalın ayağınla bas gözlerime
yaşamım ayaklarından ibaret olsun
bıktım aylaklığımdan
kalemimin ucunda uzun namlulu tabanca
bas tetiğe Moriella
bıktım şairliğimden
yemin ediyorum

-Moriella kim ulan?

-mor bir gecenin çatırdayan maviliğinden akan
imgeleri tek tek yeşile boyayan kalemin emriydi
Moriella'yı yaratmak-

III.

loş ışığın en boş alanındayız şimdi
illuminatinin boş ışığı kadar uzaktayız
mavi gökyüzüne
maviyi Nicola'nın gözlerinde bırakmıştık zamanında
Tanrısız evde ıslanmıştık
Pontefract'ı düşlerken
düşlerime de düşemedi mavi gözlü kız
sonra çilli güzelin gözlerine düştük ansızın

IV.

-kağıda bakarken son kez bulutlara bak
toprağa düşmesi elzem olan şiirler göreceksin

Ekrem Emre Ünlü

22 Mart 2011 Salı

Yüksekten Düşerken




gece başından dumanını kaldırdığında
ve kapattığında kanlanmış gözlerini
düş düşlerime

aralıksız
ağaçsız orman gibi
çıplak dokun hislerime


biliyorum
beni astral seyahate rezervasyon yaptırmaya
zorlayan,belirsizlik ışığı gözlerin değildi
sensiz olur mu,bu gözlerini andıran deniziyle terkedilesice şehir
bilemiyorum

onsuz olmaz deme onsuz olmaz deme
imgeler birbirini öldürmeden
nolur düş düşlerime nolur düş düşlerime

ismin sanki fransızca öpüşmek gibiydi
ya da ispanyolca özgürlük
ingilizce aşık olamamıştım sana özür dilerim
dalgalanan manikliğimle alakalı olmalıydı;
kan renginde ojeli tırnaklarına kaçak inşaat dikip
en üst katında intihar provalarında
sürekli adını sayıklamalarım
bilemiyorum isminin baş harfi N? idi

bilemiyorum deme bilemiyorum deme
nolur
sadece
düşlerinden dahi olsa
düş
düşlerime
düş düşlerime


çok özledim be Nikki

gökyüzüne bakarken özellikle sabaha karşı
beni görürdün kanım şarapla cilalandığında
yeryüzündeki bütün çiçeklere belki sana benzer diye
sadece bakardım

uçarken
yeşillikler renklere uzanırdı
saçmalardım uzaktan da olsa gülerdin
düşerken
paranoya dumanında boğulur
uçmanın sahte olduğunu sana göstermeye çalışırdım
inanır asla denemem derdin
kimyasala bulaştığını öğrenince
sadece ağladım..

II.

anılar zamanın yakıcılığını körüklerken,
yapayalnız; kentin ortasında dualara küskün bedenim.
Tanrım sen de unuttun beni,
kutsal kitaplarda çelişkileri ayıklıyorum diye mi?
haksızsam affetme - amen.

cismi yok yaşadığım yerin
soyut bile değil
şakaklarımda haykıran alkol sesleri
sessizce tenhaya bırakıyor;
harman kalmış ümitsizliğimi.
ruhum şarapla şahlanırken
fezaya süzülen fikirlerim beni dinlemiyor
camiden çıkıp kilisede şarap içer gibi
delirmiş bedenlerden sahile atılıyorum

cebimde sadece senin mavi gözlerin
o gözler beni irşat etsin - amin

dertli gölgeleriyle selam çakıyor bulutlar
ağlamaklı tonda çişelettiriyor yağmuru
ve gökkuşağı;Tanrının çizimi,güneşin
yağmura karşı renkli zaferi
kovuyor bulutları rüzgar,içimdeyse nicolove

güneş bileklerini gösterdiğinde duruyor zaman
sen kime sevdalandın da kestin bileklerini
ey güneş
ay'a mı tutuldun yoksa
kendimden geçiriyor beni soğuk bakışlı güneş
ve mabedimde çan yerine kutsal şarap sesleri
sırtımda kamçılanan heybetli maşuk marmara

bağırsam uçacak sanki şişeye sıkışmış dirimim
Tanrıya küskün silüetim haramı etine bastırır
ama helaldir kustuğum şiir ve diğerkam çığlığım

huzura bulandırıp hüzün kusturan şarap
çelişkilerimi boşluğumla toprağa göm ve kutsa beni
-amen

şarap kokuyor önüm arkam sağım solum
seni anlatırken kendimden geçmelerim
sarhoşluğumdan değil; sarhoşluğudur güzelliğinin
sensiz ben aymaz,ayyaş,kafir ve defoluyum...

Ekrem Emre Ünlü

21 Şubat 2011 Pazartesi

Delir ve Sindir



sabahını rehin aldığım alkolik gece
bira göbeği kadar boktan hayaller ver bize
kalmasın sevincimiz duygusallığımız
homofobikleşelim agnostikleşelim
sabah ezanıyla kesilmesin münafıklığımız
sabaha dek sevişelim

beynimde somutlaşsın kelimeler
(burayı anladıysan şizofrensindir)
içimi bir panik kaplasın ki sorma
velhasıl kelimelerle sevişmektesindir
d/üzülen şair şiirin içine ederken çok da şeyindedir

orgazm sigarasını
komünist geçinen kapitalist dallamaları
gangster bir fahişeyi silah zoruyla düzer gibi düztükten sonra
içmektesindir

tetrahydrocannabinol'un alkolden daha az zararlı olduğunu bilmiyorsan
kapitalizmin korkak köpeğisindir

seks deyince refleks olarak abaza diyorsan
kronik beyin amcıklaması geçirmektesindir
threesome yapmadan cenneti göremezsindir
(burayı anladıysan marjinalsindir)

marjinalliğinizin bokunu kendi bokunuzda boğularak çıkartmaktasınızdır
empati yoksunu,
insanlara tepeden bakan
bok çukurundaki insancıklarla aynı saftasınızdır

namusu bacak arasında arayan aptallarsınızdır
namusu bacak arasında aramayan ahmaklarsınızdır
namus kavramını kendine göre yorumlayanlara taş atan süper zekalılarsınızdır

evleneceği adamı cüzdanına göre seçen zavallı orospucuklarsınızdır
hymeni korumayı bekareti korumak zanneden arkası otoban kaşarlarsınızdır
(iyi ki varsınız)

zina yapmayın vaazı veren cübbeli şarlatanın bamyası kadar küçük
beyinli ticari dinci yobazlarsınızdır fahişelerle yatıp kalkan

küçük iskenderi her okuduğunda küfür etmektesindir
murathan munganı her okuduğunda ibneleşmektesindir
bu şiiri anladıysan öfkeden delirmektesindir
bu şiiri anlayamadıysan k.iskender ve m.mungan sana girsin...

deli dada(ekrem emre ünlü)

11 Şubat 2011 Cuma

Jamaika'dan abim geldi



çarşafı aç tütünü at
yeşil ilhamı ekle
ve blaze it up..

yeşil derili kızılderili; şarap kanı gözleriyle
milenyuma uyum sağlayamadığı her halinden belli
delirmeye yüz yutan buz bakışlarıyla
istanbul için yükselme vaktinde çektiği fırtla
stephen marley'i yeditepeye getirtiyor
kızılderililer gibi stephen da türkmüş meğer:
- hey naber dada

bu gece istanbul jamaika oluyor
"red eye red eye red eye you're gonna turn to blue"
sense ingilteresin sana inat londra metrosunda
canlı bomba oluyorum
otuz bir ölü altmış dokuz yaralı
stephen marley ağlıyor oysa o hep güler dumanlı kafasıyla
ve istanbul olup güzelleşiyorum tekrar
aklımdan çıkmanı sağlayacak ortam olmasa da
keşke diyorum sen de olsaydın şu masada
ve seni eşek sudan gelinceye kadar öpseydim

nicola
büyük britanyanın mavi hali
nicolove is my religion
büyü yaptın bana biliyorum
aklımdan çık diyorum
yoksa seni gözümü kırpmadan öperim
yoksa..

tek el,kalem,kenevir kokulu ve tekel
bayisinde son bulması muhtemel
zaman kavramının olmadığı ezel
den beri tükenmeyen xanaxsız gündüze bedel
kahkahalara susamış içi boş dışı hoş gece
aydınlanma nolur

fişeği döndürürken şiir de dönüyor

adını bilmediğim şehre
sonunu göremediğim şiir dökülüyor
kızılderili ve stephen marley de yok olup uçmuşlar dumanla birlikte
maniklikten depresifliğe istemdışı yatay geçiş yapan
yabancı bedenlerden gökyüzüne isteyerek salınan
yalancı baharlara giriş yapan açılmış kafayla soyutluyor
gerçeküstü düşler beni; hayat denen belirsiz çukurdan

aklımdaysa tek bir absürd düşünce:
cannabis tüttüren kızılderilinin kanı pis olamaz

Dada Marley

http://www.youtube.com/watch?v=vMb5DGr_SJ0

19 Ocak 2011 Çarşamba

Kutsal Şarap ve Mavi Göz


anılar zamanın yakıcılığını körüklerken,
yapayalnız; kentin ortasında dualara küskün bedenim.
Tanrım sen de unuttun beni,
kutsal kitaplarda çelişkileri ayıklıyorum diye mi?
haksızsam affetme - amen.

cismi yok yaşadığım yerin
soyut bile değil
şakaklarımda haykıran alkol sesleri
sessizce tenhaya bırakıyor;
harman kalmış ümitsizliğimi.
ruhum şarapla şahlanırken
fezaya süzülen fikirlerim beni dinlemiyor
camiden çıkıp kilisede şarap içer gibi
delirmiş bedenlerden sahile atılıyorum

cebimde sadece senin mavi gözlerin
o gözler beni irşat etsin - amin

dertli gölgeleriyle selam çakıyor bulutlar
ağlamaklı tonda çişelettiriyor yağmuru
ve gökkuşağı;Tanrının çizimi,güneşin
yağmura karşı renkli zaferi
kovuyor bulutları rüzgar,içimdeyse dert var

güneş bileklerini gösterdiğinde duruyor zaman
sen kime sevdalandın da kestin bileklerini
ey güneş
ay'a mı tutuldun yoksa
kendimden geçiriyor beni soğuk bakışlı güneş
ve mabedimde çan yerine kutsal şarap sesleri
sırtımda kamçılanan heybetli maşuk marmara

bağırsam uçacak sanki şişeye sıkışmış dirimim
Tanrıya küskün silüetim haramı etine bastırır
ama helaldir kustuğum şiir ve diğerkam çığlığım

huzura bulandırıp hüzün kusturan şarap
çelişkilerimi boşluğumla toprağa göm ve kutsa beni
-amen

şarap kokuyor önüm arkam sağım solum
seni anlatırken kendimden geçmelerim
sarhoşluğumdan değil; sarhoşluğudur güzelliğinin
sensiz ben aymaz,ayyaş,kafir ve defoluyum...

Ekrem Emre Ünlü