29 Eylül 2011 Perşembe
Karmaşa/şk
sokaklarından yalnızlık akan her şehir
adı gibi bilir ayak izlerimi
sessiz ve derin her düşünce
akıtır şiir ve kesif zehir
kanatır çelişkili zihnimin karmaşasını
gözleri şiire benzeyen her kadın
bir tutam depresyon bırakır beynimin ön lobuna
lucifere yakınlaştırır lsd etkisi veren kar/şıllık/sız aşk
-affet Tanrım..
/belki sevimliyimdir
mor fillere
kor alevler atan
manik bir cambazımdır aslında
sağım haşır solum neşir imgelerle
önümde uzun bir minare/
gecenin yüzüne boşalan erekte şiirler biriktirir
gizemli yanımın erotik kanı
d/iri göğüslü şiirler çalarım
küçük memeli kadınların düşlerinden
iyice anlaşılmalı
sadece naifliğe bulanmış romantik şair olmadığım
bazen ellerimden akan şiir değil sadece kindir
-sanırım bu luciferin işi irşat et Tanrım
huzurun ışığından kaçarım
yılgın sözleri yıkayıp
dadaist kapılar açarım
kağıda
zamanın gövdesinden
gövdeme düşen yaralı an
anlar nefesimden kaçıp nefsime sığınan
karmaşa/şkımı
ki kimseyi delicesine sevmiyorumdur
geceyi sabahla seviştiren ellerimdeki kaosa
dur diyecek olan yine ellerimdir
istese tek satırda
tek aşkımı
öldürecek olan da
oysa
anarşist değildi
saf aşkım
Ekrem Emre Ünlü
22 Eylül 2011 Perşembe
Dönemeç
düş sofrasına otururken kalemi
ışığı yorgun silueti yoğun
nasırlı imgeler devşiren
yırtık zihniyle
deliliğin eş anlamını yazardı
gözleri
sakallarına aşık küpesiz çırılçıplaktı
bıyıklarından rahatsız şüphesiz kaçıktı
kimim o?
kim benim?
ben o muyum?
hangisiyim?
ben kim miyim?
bilemedi o
zihni yırtıktı
yırtıktı zihni
zihni kimdi?
kimdi zihni?
şimdi zihni yırtıldı
imdi zihni kıvraktı
emindi o
sevişmek istemeyen ilham perilerine tecavüze yeltenen
kalemini tek hamlede kıran ellerinden akan merhametin
görüntüsü bozan tek şey kıl tabakasıydı
bazı şiirlerindeki gereksiz betimlemelerden biriydi bu
mutluluk süsü verilmiş bir depresyon
aşık olduğu her kadının buna taktığı
hırkasıydı
-dönemeç-
yükselip göğe çıkmalıyım
biraz pelin otu koysam cebime
zihnimin ağırlığını hafifletirim
depremler olsa çıkmam mabedimden
ateş fışkırsa topraktan
petrol yerine
kılımı kıpırdatmam
sadece
burcum olsa yeryüzünde
tapınırdım Hak'dan
çok ona
aşk verirdim söküp kaburgamdan
çünkü burcum o kadar kutsal ki
her şiirimin dönemecinde
o yükseliyor
Ekrem Emre Ünlü
17 Eylül 2011 Cumartesi
Gösteri
yırtılırken gecenin soğuk teni
ısıtırcasına kanayan tuzsuz yaraları
çıkmaz sokaklarda kaybettiğim siluetindeyim
zamanın gövdesi yaralı
anlar geçse
anlayamayacaklar
seni hep kaybedeceğim
ansız
amansız
bir tren garıdır aşk
vagonları eksik trenleri
ve tahtası eksik makinistleriyle
en büyük aşık delidir limitsiz
-siktir et
göm bütün duygularını toprağa
paslı şiirler yetiştir küfür çanağında
derse şeytan
aldırma
dürtüleri iblise benzeyen
şiirler peydahlanıyor ellerimde
bipolar bozukluğa uğruyor dizeler
damarlarım/da bozuk plak sesleri
-o ne demekse-
hiç bir sevabım yazılmıyor deftere
kilisede namaz kılmış bir soytarı
yım
karanlık sabahın
tek gözle aydınlanamayacak bedeninde
piramidin tepesine
bedduaları yağdırmak isteyip
yapamayan aciz boyun eğiciyiz
fark etmesek de
topluyorum günahları bir bir
sıcak kırmızısında cehennemin
d/üşüyorum
bilmelisiniz
ben hep aşığım
bu acı bir gösteri
Ekrem Emre Ünlü